Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Gaye Aslı SANCAR, Kamu diplomasisi konusunda doktora tezini yazarken 2012 yılında benim de görüşlerime başvurmuş, tezinde kullanmak amacıyla kapsamlı bir mülakat yapmıştı. Sancar daha sonra tezini “Kamu Diplomasisi ve Uluslararası Halkla İlişkiler” ismiyle kitaplaştırdı.
2012 yılının konjonktürü çerçevesinde tezde ve kitapta konuyla ilgili yer alan görüşlerimi aşağıda ilginize sunuyorum:
1)Kamu diplomasisinin uluslararası kamuoyunu dış politika stratejilerine göre oluşturmak amacı olduğu söylenmektedir? Sizce bu doğru mudur? Neden?
Kamu diplomasisini uluslararası ilişkiler ve uluslararası kamuoyu ile sınırlamanın doğru olmayacağına inanıyorum. Özellikle küreselleşme süreciyle birlikte sınırların yıkılması, etkileşimin artması ve iç/dış politika ayrımının ortadan kalkmasıyla birlikte; her uluslararası olayın mutlaka ulusal bir boyutu da mevcut. Yani hiçbir ülke kendi iç kamuoyunu ikna etmeden artık uluslararası kamuoyunu kamu diplomasisi araçlarıyla ikna edemez, yönlendiremez.
Kamu diplomasisi yeni yüzyılda sadece diplomatların ya da hükümetin görevlendirdiği kişilerin yaptığı bir araç olmadan çıktı. Toplumun tüm katmanlarına yayıldı. Hükümet görevlilerine düşen görev ve rol kadar, sivil toplum örgütlerine, medyaya, akademiye, halka da önemli görev ve roller düşmeye başladı.
Bir de ben şuna inanırım; Hiçbir ülke kendi halkını, kanaat önderlerini ve kitle iletişim araçlarını ikna etmeden, onların desteğini arkasına almadan, bir başka ülkeyi, bölgeyi ikna edemez, kendi politikalarına destek bulamaz.
2) Kamu diplomasisinin ülkenin dış politikasının halkla ilişkilerinin olduğu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yeni yüzyılda şu da görüldü; Dış politika sadece diplomatlara bırakılmayacak kadar önemlidir.
Ve halkla ilişkilerin etki gücü, yeni yüzyılda daha iyi anlaşılmaya başlandı.
Özellikle internetin yaygınlaşması, kitle iletişim araçlarının taşıdığı enformasyon ve bilgi yükünün artması, bilgiye kolayca ulaşılması, etkileşimli bir ortamın doğmasıyla birlikte, halkla ilişkiler dış politikaların vazgeçilmez unsuru haline gelmeye başladı. Halkla ilişkilerin temeli iknadır. Bir toplumu ikna etmek de kişileri ya da şirketleri ikna etmekten çok daha güç ve karmaşıktır. Kamu diplomasisi araçları kullanılırken, halkla ilişkiler teknik ve stratejilerinden yararlanılmaktadır.
3) Kamu diplomasisinin yabancı halklar nezdinde imaj, algı ve itibar yönetimi olduğu söylenebilir mi? Neden?
Kamu diplomasisi soğuk savaş döneminde tam bir “propaganda aracı” olarak kullanılıyordu. Belki o şartlarda biraz böyle kullanılması da zorunluluktu.
Ama küreselleşme süreciyle birlikte soğuk savaş dönemi sona erdi; yeni bir dünya düzeni kurulmaya başlandı. Yeni kutup başı ülkeler sahneye çıktı. Rekabet daha sert hale geldi.
Bu yeni dünyanın kullandığı araçlar da soğuk savaş dünyasından farklı oldu. Propagandanın yerini kamu diplomasisi ve halkla ilişkiler almaya başladı.
Kamu diplomasisi tamamen bir algı, imaj ve itibar yönetimidir; Sabırla çok çalışmayı gerektirir, hemen mesafe almanız güçtür ama sonuç aldığınızda da çok daha etkili sonuçlar alırsınız. Kalıcı olur, iz bırakır, bilinç altına hitap ettiğiniz için uyandırdığı sempati ve cazibe uzun süreli olur.
Oluşturulan imaj ve algı sonrasında “itibar yönetimi” gelir. Eğer doğru bir imaj oluşturmuşsanız zaten itibarınızı da inşa etmişsiniz demektir. İmajınızı ve algınızı korumayı başarırsanız, itibarınızı da yönetmede sorun yaşamazsınız.
4) Kamu diplomasisinin barış zamanı kullanılan bir strateji olup olmadığı konusunda ne düşünüyorsunuz? Savaş ya da çatışma zamanlarında kamu diplomasisi gerekliliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Benim düşüncem; kamu diplomasisinin tamamen bir barış dönemi stratejisi olduğudur.
Savaş ve çatışma döneminde yapılacak tüm diplomasi ve iletişim çalışmaları “kriz yönetimi” kapsamına girer.
Ülkeler, barış dönemlerinde ne kadar etkili kamu diplomasisi uygulamaları yaparlar, ne kadar sağlam ilişkiler inşa ederlerse, o kadar savaş ve çatışmadan kendilerini korurlar.
Tüm çabalara rağmen bir çatışmaya sürüklenecek olurlarsa da barış zamanında inşa ettikleri sağlam kamu diplomasisi köprüleri nedeniyle derin sularda boğulmaktan kurtulurlar, daha az hasarla krizden çıkmayı başarabilirler.
5) Sert güç uygulamalarının kabulünün yumuşak güç ile sağlanabilmesi söz konusu mudur? Neden?
Yumuşak güç araçları ile sert güç inşa etmenin mümkün olmadığına inananlardanım. Kamu diplomasisi, hiçbir zaman diktatörlüğün, baskıcı yönetimlerin, faşizan üslupların aracı olamaz. Zaten bu çağda bu yöntemlerle başarıya ulaşmak da mümkün değildir.
Kamu diplomasisi, açıklık, şeffaflık ister; samimiyeti, kalp kazanmayı, içtenliği önemser. Dürüstlük ilkesini, kararlılığı, sabırlı olmayı, empati yapmayı benimser. O nedenle kamu diplomasisi demokratik ortamlarda işlerlik kazanır.
6) Sizce sert güçle kaybedilen güven ve itibarın yumuşak güçle yerine konulması mümkün müdür? Nasıl mümkündür ya da değildir?
Sert güç, soğuk savaş dünyasının argümanı idi. O dünya yıkıldı; dolayısıyla sert güç ile iş görme dönemi de bitti. Artık tank ve top sayısı ile kimseyi korkutamıyor, hizaya getiremiyorsunuz.
Sert gücün kaybettirdiklerini, yumuşak güç ile ikame etmek ise imkânsız. Çünkü bu iki güç olgusu, “ayrı dünyaların” insanı!
Yumuşak güç yeni dünya düzeninin aracı; dolayısıyla amacı, hedefi, yöntemi çok farklı. Yumuşak güç ile sert gücün yıktığını yapamazsınız.
Yepyeni bir paradigma geliştirmelisiniz; dünyaya bakışınızı, kavrayışınızı, algılayışınızı değiştireceksiniz. Dünyanın değiştiğini anlayacak; kitle iletişim araçlarının toplumları götürdüğü yeri görecek ve buna göre yeni bir politika belirleyeceksiniz. Bu yeni politikanın en temel araçlarından biri de kamu diplomasisi olacak.
7) Sizce sert güç olmadan uygulanan yumuşak güç aynı çıktıları sağlamakta mıdır? Nasıl sağlamaktadır? Ya da sağlamamaktadır?
Ben yumuşak gücün, sert güçten çok daha etkili olduğuna inanıyorum.
Ama bu gücü kullanmak çok daha zor.
Ehliyet gerektiriyor, uzman kadrolar istiyor, esaslı bir vizyona ihtiyaç duyuyor.
Tabii bir de sabır, çalışkanlık, dikkat ve sebat.
Yumuşak gücün sonuçları, sert güçten kat be kat üstündür. Kalıcıdır. Etkilidir.
8) Sert gücü olmayan bir ülkenin ya da grubun yumuşak gücünün olabilirliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yumuşak gücün, sert güce bağlı ya da bağımlı olduğunu düşünmüyorum.
9) Türkiye’nin kamu diplomasisinin diyaloğa dayalı olduğunu nasıl açıklayabiliriz?
Türkiye henüz kamu diplomasisi konusunda çok yeni… Bu aracı keşfetmekte çok geç kaldık ama son yıllarda siyasal erkin bu aracın önemini anlamaya başlaması ve yeni yapılanmalar oluşturması da sevindirici bir gelişme.
Türkiye kamu diplomasinin önemini anladı ama yol ve yöntemi konusunda henüz esaslı bir yol haritasına sahip değil. Hangi araçları kullanacağı, nasıl sonuçlar alacağı hakkında kararsız. Burada üniversitelerimize çok iş düşüyor; mutlaka kamu diplomasisi araştırma ve uygulama merkezleri kurulmalı, Türkiye’nin vizyonuna ışık tutacak bilimsel veriler, karar vericilerin önüne konulmalıdır.
Ülkemizin dış politika stratejisinde kamu diplomasisi önemli bir yer tutmaya başladı. Bölgemizdeki ülkelerle ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi, vizelerin kaldırılması, toplumlar arası iletişim ve etkileşimin artırılması; bölgesel bir ülke olmamız için stratejik değere sahip girişimlerdir. Son yıllarda bu yönde yapılan çalışmalar, bölge ülkeleri ve halklarıyla kurulan diyaloglar, Türkiye’nin itibarını artırmış, cazibesini pekiştirmiş, güvenilirliğini sağlamlaştırmıştır.
10) Türkiye’nin kamu diplomasisi karşı tarafı dinlemeyi sağlaması nasıl olmalıdır?
“Büyük ülke olmak” hiçbir zaman tek başına yetmez. Aynı zamanda “güçlü ülke” de olmak zorundasınız. Türkiye ekonomik, siyasal, kültürel olarak güçlendikçe, bölgesel etkinliğini artırdıkça, diğer ülkelerin takdirini, sempatisini kazanacaktır. Böyle bir ülkenin kimi sorunlarda “hakemlik rolü” üstlenmesi, tarafların aralarındaki sorunların çözümüne katkıda bulunması her zaman talep edilecektir. Çünkü büyük ve güçlü ülkelerin sözüne güvenilmektedir.
Öncelikle derdi olan ülkelerin, bunu sizinle paylaşmasını sağlamalısınız. Sizden yardım talep etmelerini temin etmelisiniz. Bunun yolu da güvenilir, dürüst ve itibarlı olmaktan geçmektedir.
Ülkeleri dinlemek de yetmez; mutlaka sorunlarının çözümüne ciddi katkılar da sağlamalısınız ki bu güven pekişsin, diğer ülkeler için de örnek oluştursun.
11) Sizce Türkiye neden yabancı basın takibi yapıp, uluslararası medya ilişkileri yürütmelidir?
Yeni dünyanın bir diğer adı; iletişim çağıdır.
Kamuoyu kanaatlerini kitle iletişim araçları oluşturur. Toplumu onlar yönlendirir.
Bu nedenle Türkiye sadece ulusal değil, uluslararası medyayı da çok yakından takip etmeli, kendisi ile ilgili algı ve imajın sağlıklı oluşması için çaba harcamalıdır.
Bunun yolu da yalnızca olumsuz haber çıktığında bu yayın organlarıyla temas kurmak değildir.
Türkiye kendisini (ekonomisini, siyasal hayatını, sosyal ve kültürel yaşantısını) uluslararası medyaya doğru anlatmak, kendisini hakkıyla tanıtmak için lobicilik çalışmalarına önem vermelidir. Propaganda yapmaya kalkışmadan, sanat, bilim, spor gibi etkinliklerin ve başarıların gücünü de doğru kullanarak, uluslararası medyadaki olumsuz yargıları yıkmayı başarmalıdır.
Böyle yaparsa, dünya kamuoyunu çok daha kolay ikna edebilir. Çünkü ikna olmuş bir medya, kamuoyunu daha sağlıklı yönlendirebilir.
12) Kamu diplomasisi uygulanacak ya da uygulanan ülkelerin vatandaşları nezdinde yapılacak algılama araştırmaları gerekli midir? Bunun önemi nedir?
Kamu diplomasisi pek çok alanda ve konuda çalışabilir. Algı araştırmaları da bunlardan bir tanesidir.
Ama Türkiye önce Kamu Diplomasisi konusunda “ulusal bir politika” belirlemelidir. Bu politikayı belirlerken, TBMM başta olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinden (medya, sivil toplum, sendikalar, akademisyenler vb.) katkı alınmalı ve herkesin içine sinen, desteğini alan bir kamu diplomasisi yol haritası çizilmelidir.
Bu yol haritası da asla iktidardan iktidara değişmemeli, kim gelirse gelsin devlet politikası olarak toplumun desteğiyle yürütülmelidir.
Türkiye ancak böyle bir vizyon ile kamu diplomasisi politikalarından etkin ve başarılı sonuçlar elde edebilir diye düşünüyorum.
Türkiye’nin önemli bir kamu diplomasisi potansiyeli olduğuna inanıyorum. Bunun açığa çıkartılıp, stratejik bir vizyon ile harekete geçirilmesi için toplumun her kesimine görev düşmektedir.